Vapurlarda tanıdığım ilk satıcı Yurdanur isimli kişi idi. 1950 li yıllarda küçük bir çocukken arada bir babamla vapura bindiğimde görüyordum Onu. İri yarı, takım elbiseli, fötr şapkalı, purolu bir adamdı. En önemli cümlesi ‘Denizler kuruyuncaya kadar satışlarımız devam edecek’ idi.
1962 yılında liseye gitmeye başladığımda vapurları devamlı kullanmaya başladım. 3 yıl lise,5 yıl üniversite, aradaki yedek subaylıktan sonra 3 yıl iş için olmak üzere 11 yıl her gün vapur seyahatim oldu. Bu seyahatlerin ilk yıllarında Yurdanur Beyi yine görürdüm. Arada bir yanında, bazen kısa pantolonla gelen, Burhan isimli bir çocuk olurdu.
Kısa pantolon o yıllardaki erkek çocukların giydiği diz altına inmeyen uzunluktaki pantolonlara denirdi. Büyüyüp bacaklar kıllanınca uzun pantolon giyilirdi. Yani kısa pantolon çocukluğun, uzun pantolon büyümenin göstergesiydi.
Burhan’ın babası Demircan sülalesindenmiş. Çocuklara jilet sattırırmış. Jilet, ucuz ama sürümü çok olduğu için kazançlı olan o yılların traş bıçağına denirdi. Burhan da satıcılığa babasının yanında jilet satarak başlamış. Babasından çok dayak yemiş. Daha sonra babası, arkadaşı Yurdanur’a emanet etmiş Burhan’ı. Bu sebepten çoğu kişi gibi Ben de Yurdanur’un oğlu sanırdım Onu. Sokaklarda, vapurlarda yatmış. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarında sahipsiz kalmış, zor günler geçirmiş.
Burhan büyüdükçe vapurlardaki sempatik davranışlarıyla, kendine özel konuşmalarıyla ilgi çekti. Tanındı. Çoğu kişiyle arkadaş gibi oldu. Kendi büyümüş, ‘r’ harfini tam söyleyemeyen küçük kardeşini de vapurlara getirmişti. O da sempatik bir çocuktu.
Yurdanur Bey giderek gözükmemeye başladı. Burhan’ın ifadesine göre özellikle darbe zamanlarında ileri geri konuşmaları üzerine sürülmüştü. Bunun nasıl olduğu konusunda yaptığı açıklama beni tatmin etmedi ama anladığım kadarıyla buralardan uzaklaştırılmış.
Burhan Tahtakale’den ilginç malları bularak vapurda ucuza pazarlıyordu. Patates-hıyar soyma ve limon sıkma aleti, makyaj malzemesi, kalem, oyuncak gibi malzemeler satardı. Oturan insanlarla selamlaşır, birinin yanına oturup sohbete girer, malzemelerini oraya koyar, vapur kalkınca satışa başlardı. Elindeki malı gösterir, fiyatını söyler, sonra ‘yetmedi’ diyerek yanında hediye ettiği 3-4 malı daha gösterirdi. Sattıklarının garantisi olarak ‘Biz hep buradayız’ derdi. Mal dağıtırken hayali birilerine ‘Bir dakika efendim size de geliyorum’ diyerek çok talep olduğunu hissettirir, bazen de ‘Burada almaya utanan varsa çıkışta satın alabilir.’ Derdi.
Bir süre sonra Asya ülkelerinden gelen ithal mallarını satmaya başlamıştı. O da kendisini yetiştiren Yurdanur Bey gibi takım elbise giyer, akılda kalan klişe cümleler kurardı. ‘Uzak Doğudan geliyorum’, ‘Çekik gözlü insanların ülkesinden gelen mallar’ gibi.
1990 lı yıllarda Kadıköy’de bir pasaj içinde dükkân açmıştı. Vapurda satışını yaptıktan sonra dükkânının yerini tanıtmak için adresini ve unvanını söylüyordu: Burhan Pazarlama. Giderek Burhan Pazarlama adıyla ünlü oldu. Sanırım o dükkân pek iş yapmadı. Ancak dükkânın reklamını yapmak Ona yeni fikir vermişti. Başka dükkânların reklamını yapmaya başladı. Bu da bir işti. Kendi satışını yaptıktan sonra reklam spotlarını söylüyordu.
TV lerde program, üniversitelerde konuşma yapar olmuştu Burhan.
Avrupa yakasında devamlı işim olmayınca vapura seyrek binmeye başlamıştım.
En son 2016 yılında Onu gördüm. Yine takım elbiseliydi ve kendine özel cümleler kuruyordu.
2017 yılının eylül ayında eşimle karşıya geçiyorduk. Ona rastladım. Bu sefer takım elbise yoktu üzerinde. Sesini duyunca tanıdım. ‘Burhan’ dedim. ‘Seninle birlikte büyüdük buralarda’. Sevindi tanıdık birini bulunca. Fotoğraf çekildik. Pazarlama refleksi değişmemişti. Sattığı oyuncağı da gösterdi fotoğrafta.
Dönüşte yine Ona rastladık. Çay içmek için büfenin yakınında oturmak istemiştik. Birileri ile konuşuyordu. Beni görünce sevindi. Çaylarımızı O getirdi. Belli ki Onu tanımayan kişilere karşı şahit olarak yetişmiştim imdadına. ‘Sor bakalım, kaç yıldır beni tanıyor?’ dedi adamlara Beni işaret ederek. ’60 yıldır’ dedim. Rahatlamıştı. Yine Onlara döndü ‘Burhan Pazarlama yaz. Bak internetten.’ Dedi. Gerçekten adamlar telefonlarına yazdılar ve şaşırdılar.
Salona geçti satışını yaptı. Gece lambası ve fener olan aleti 20TL ye, oyuncak araba-radyoyu 50TL ye satıyordu. Yanımıza geldi. Yıllar öncesi gibi dert yandı.
Karşımıza oturduğunda birkaç soru sordum hayatını yazmayı düşünerek. ‘Kaç çocuğun var?’ diye sorunca hoşlanmadığını hissettirerek ‘Bir düşüneyim, saymam lazım’ dedi. Belli ki birden fazla evliliği veya birlikteliği olmuş. Üstelemedim.
50 yaşında çocuğu, 30 yaşında torunu olduğunu söylüyor. Kendi ifadesine göre 2017 yılı onun satıcılığının 61 nci yılı.
Artık eski vapurlar yok. Her vapurun yolcusunun, her yolcunun yerinin ayrı olduğu ortamlar da yok. Satıcıları da değişti vapurların. Eskiden bin bir maharetle mallarını tanıtıp, isteyene satış yapan seyyarlar vardı. Şimdi onların yerine dilenciler, kalitesi tartışılır müzik yapanlar var. Önünüze dikilip para istiyorlar.
Burhan, diğer salona geçip satışına devam etmek üzere ayağa kalktı. ‘Çocuğumu okuttum. Torunumu ise İngiltere’de okuttum. Artık zevk için satış yapıyorum. Bu işi yapmadan duramam’ dedi. Gitti.
Onu tanıdığımda Ben, benden sorumlu ailemin çocuğu olarak okuluma gidiyordum. O, tek başına sokaklarda sokakların yasalarıyla yaşıyormuş. Yaklaşık 60 yıl geçmiş aradan. Bugün, Benim sorumlu olduğum ailem var. Görüyorum ki Onun da artık öyle..
Kentlerin hafızası o kadar doludur ki.. Her köşesinde, her kişisinde bin bir öykü bulursunuz. Yeter ki kenti tüketmeyelim.
ARİF ATILGAN EYLÜL 2017
Not: Burhan Demircan’ı 14.03.2020 tarihinde kaybettik.