Arif Atılgan
Kadıköy’de yerleşim, Osmanlı’nın İstanbul’u fethinden itibaren belirgin bir şekilde göze çarpmaktadır. Bu yerleşimle birlikte, bugünkü Kadıköy Çarşısının da kendiliğinden oluşmaya başladığı açıkça gözlemlenmektedir.
Burada Kethüda (Çarşı) Camii (1550), Osmanağa Camii (1612), Çarşı Hamamı (1612), Çarşı Hamamı yanında Ali Paşa Çeşmesi-1, St. Euphemie Kilisesi yanında Sürmeli Ali Paşa Çeşmesi-2 (1693), Surp Takavor Ermeni Kilisesi (1722), Sultan Mustafa Camii (İskele Camii, 1760), St. Euphemie Rum Ortodoks Kilisesi (1830), Caferağa Camii (1900) gibi yapıların inşa edilmesi ile birlikte bu alan giderek çarşılaşmaya başlamıştır.
Kadıköy Çarşısı’nın bulunduğu alandaki yerleşim ise çarşının oluşmasından sonra yavaş yavaş Yeldeğirmeni ve Moda’ya kaymıştır. Çarşı önce etrafındaki Osmanağa, Caferağa mahallelerine, daha sonra Yeldeğirmeni, Moda semtlerine ve giderek Kızıltoprak ötesinde oluşan sayfiye yerlerine de hizmet eder duruma gelmiştir.
Tarihî Kadıköy Çarşısı, Hacıbekir Şekercisi’nin bulunduğu Muvakkithane Caddesi ile Bit Pazarı’nın kurulduğu Üzerlik Sokağı’nın kesiştiği yerden ana caddelere doğru oluşmuş olan dörtgen alanın içerisinde bulunmaktadır.
Kadıköy Çarşısı’nın tarihe geçmiş esnaflarından Altın Salkım Rakısı, Şekerci Ardıç, Kasap Mihail, Şekerci Toto, Şöhret Şekercisi, Hüseyin Efendi Meyhanesi, Süleyman Sırrı Bey Meyhanesi, Berber Andon, Sarraf Kastelli, Kütüphaneci Kız, Yafet Ecza Deposu, Tikveşli Yoğurt, Ezmeci Cemilzade Kardeşler, Fıçı Meyhanesi, Saatçi Agâh Bey, Kars Pastanesi, Sokak Fotoğrafçısı, Park Çiçek Evi, Avizeci, bir şekilde dükkânlarını kapatmış ve bugünlere ulaşamamışlardır.
Buna karşılık tespit edebildiğim kadarıyla Cafer Erol Şekercisi (1945), Yalçındağ Kasabı (1938), Moda Ciğercisi (1929), Özcan Turşu (1935), Fehmi’nin Lokantası (1919), Rıfat Sargın Eczanesi (1924), Adapazarı Islama Köfte (1965), Beyaz Fırın (1900), Hacı Bekir Şekercisi (1937), Mısır Çarşısı (1916), Baylan Pastahanesi (1961), İngiliz Kooperatifi (1892), Kuru Kahveci Mehmet Efendi Mahdumları gibi esnaflar günümüzde de çalışmaya devam etmektedirler.
2004 yılında Kadıköy Belediyesi, Tarihî Kadıköy Çarşısıyla ilgili bir düzenleme çalışması başlatmıştır. Bu çalışma oradaki insanları da katarak yapılması açısından oldukça dikkat çekicidir. Samimi ve iyi niyetli bir çalışma olan bu düzenlemenin eksiklerini de ifade etmek gerekir.
Çarşılar her zaman ulaşımı ile birlikte düşünülmelidir. Bu açıdan bakıldığında eski çarşılarda at arabası, at, eşek, küfeci vs. gibi ulaşım araçlarının hizmet ettiği görülmektedir. Bunlar önce mal getirmek ama bir yandan da alıcıların aldığı malları götürmek için gerekliydi. Zaten tarihî çarşı düzenlemelerinde en büyük sıkıntı yukarıda sayılan ulaşım araçlarına göre ölçülenmiş sokakların bugünkü kamyon, kamyonet gibi araçlara dar gelmesine akıl erdirilememesidir. Günümüzde yapılan modern alışveriş merkezleri, müşterileri için çarşı alanından daha fazla otopark alanı ayırmaktadır. Bugüne kalan eski çarşıların da bir nevi yatay alışveriş merkezleri olduğu kabul edilirse, onların da ulaşım sorununun çözülmesi gerektiği görülecektir. Kadıköy Çarşısı’na gelen müşteriler için bu sorunu çözmek çok zordur. Otopark alanı yoktur. Çarşıya servis koymak mümkün değildir. Ancak raylı toplu ulaşım sağlandıktan sonra bu çarşının ulaşım sorunu çözülmüş olacaktır.
Buradaki en önemli sıkıntı, uzak semtlerden gelen müşterilerin, ulaşım sorunu sebebiyle çarşıya ilgilerinin azalması ve giderek çarşının bir semt çarşısı haline girme tehlikesidir. Bu durumda, düşündükleri kazancı sağlayamayan esnaf işlerini değiştirecek ve dükkânlarını Kadıköy’de rağbet gören kafe-barlara döndüreceklerdir ki böyle bir sonuç, çarşının yenilenmesiyle ilgili bütün iyi niyetli çalışmaları boşa çıkarabilecektir.
Ben, Kadıköy Belediyesi’nin, Mimarlar Odası’nı davet ettiği iki-üç toplantıda bu konuyu hep dile getirdim. Bunun için de çarşıda fonksiyon zorunluluğu getirilmesini önerdim. Ayrıca çarşıya market, banka sokulmasının da doğru olmadığını hep ifade ettim.
Bugün endişelerimde haklı çıktığımı üzülerek görüyorum. Özellikle beni ilgilendiren Tarihî Çarşı alanı içersinde kafeler, barlar oluşmaya başlamıştır. Bu durumun devamı halinde, tarihî özelliğinden önce çarşı ortadan kalkacaktır ki kesinlikle önlem alınması gerekir.
Ayrıca endişe ettiğim diğer bir konu da, yukarıda tarif ettiğim tarihî çarşının dışındaki iskân alanının ‘tarihî çarşı’ şeklinde ifade edilmesinin yanlışlığıydı. Nitekim geçmişte iskân alanı olan Tellalzade Sokak’taki çalışma da ‘Kadıköy Tarihî Çarşı Canlandırması’ diye tarif ediliyordu ki bu çok yanlış bir tanımlamaydı. Bu sokağa 1980’li yıllarda eski eşya onaranlar yerleşmiş, 1990’lı yıllarda ise bu kişiler atölyelerini satış dükkânlarına döndürmüşlerdi. Yani Tellalzade Sokağı’nın çarşı geçmişi en fazla 25 yıl civarıdır.
İşte bu durum projenin başlığının bile yanlış olduğunu göstermektedir. Konunun ciddiye alınması açısından bu çeşit detaylara dikkat edilmesi gerekmektedir.
Tarihî Çarşı’nın etrafının da proje kapsamı içerisine alınması yanlış bir davranış değildir. Ancak bu durumda çalışmanın başlığı, o zaman önerdiğim gibi ‘Kadıköy Tarihi Çarşı ve Çevresi Canlandırması’ şeklinde olmalıydı.
Bu yazıyı yazarken farkına vardığım bir eksiklik var ki, o da, projeyi hazırlayanların, çarşı esnafını hiç araştırma gereği duymamış olmalarıdır. Tarihî Çarşının tarihî esnafını ortaya çıkarmadıktan sonra sokaklara dekor yaparak hazırlanan böyle bir çalışma asla yeterli değildir.
Ayrıca meydanların düzenlenmesinde yapılacak işlerin bir çalışma grubu ile tespit edilmesi, heykel vb. çalışmaların ise yarışma ile elde edilmesi gerekli idi.
İyi niyetli çalışmaların da eleştirilmeye ihtiyacı vardır diye düşünüyorum.
Arif Atılgan Ağustos 2007 Mimarlara Mektup
atılgan blog’tan alıntıdır