Türkiye’de hükümet, bağımlılıkla mücadele kapsamında “meyhane”, “nargile kafe” gibi isimleri tabelalardan kaldırmayı planlıyor. Bu en çok, İstanbul’un kadim meyhane kültürünü devam ettirmeye çalışanları rahatsız ediyor.
Nevizade, Kadıköy, Beşiktaş… İstanbul’un kadim meyhanelerini barından bu üç yerde fotoğraf aynı. Çoğu kapalı, az sayıda açık olan mekanda da çalışanlar ya tavla oynuyor ya da masada tek başına oturup sokaktan gelip geçene bakıyor.
Verginin her daim, pandeminin ise son bir yıldır koşullarını ağırlaştırdığı meyhanecelik, şimdi de bağımlılıkla mücadele kapsamında daha önce eşi görülmemiş bir uygulama ile karşı karşıya.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın bir gazeteye verdiği mülakatta söylediğine göre, bağımlılıkla mücadele etmek için mekanların tabelalarından meyhane, nargile kafe, tobacco shop gibi ifadeler kalkacak.
48 yaşındaki Hakkı Karakoç’un işlettiği meyhane, pandemi kısıtlamaları nedeniyle hayalet sokağa dönüşen Nevizade’de bugünlerde açık olan tek mekan. Bir zamanlar kadeh ve Roman müzisyenlerin sesinin yükseldiği mekanın neden açık kaldığını, kapıya asılmış afişler anlatıyor: “Al git”, “Soğuk meze paket servisimiz vardır.”
Karakoç, pandemiyle de birlikte meyhane kültürünün biteceğini düşünüyor
“Efkâra karşılar”
“Meyhane kültürünü bitirmek üzereler. Bundan sonra toparlanmaz” diyen Karakoç’un sözlerindeki “efkar”, meyhane kültürü yazarı Tan Morgül’ün, “Neden böyle oldu” sorumuza verdiği yanıtla sesteş oluyor:
“İstanbul, Roma ile birlikte Bizans’tan bu yana kamusal mekanlarını insanlık medeniyetine kazandırmış bir kent. Dolayısıyla insanların toplandığı içkili mekanlar, meyhaneler de bu kamusal alanlardan sayılırdı. İstanbul, hiçbir şehirde olmadığı kadar deneyim ve kültür üreten, efkâr dağıtan bir şehir. Efkâr genellikle yanlış bilinir. Fikir sözcüğünün çoğuludur efkâr. Meyhaneye gidip kafa masaya vurulmaz, üzüntüden yamulunmaz. Fikirler dağıtılır, efkâr dağıtılır. O nedenle Bizans’tan başlayarak Osmanlı’ya, oradan da bugüne kadar iktidarlar, özellikle de muhafazakarlar ve ulema, meyhaneleri sevmez.”
Morgül’e göre iktidarlar yalnızca meyhaneleri değil. Bozacıyı da, kahvehaneyi de, meydanları da sevmedi. Zira insanlar oralarda bir araya gelip, sıkıntılarını ve fikirlerini paylaşıyorlardı. İşte bu nedenle Osmanlı’da da meyhanelere defalarca yasak getirildi.
“Meyhanede içmeyen, evinde içiyor”
“Bu yasakların nedeni, meyhanelerin kamusal alan olmasıdır” diyen Morgül, İstanbul’un meyhane kültürünü ise “bambaşka” diyerek yüceltiyor ve ekliyor:
“Bizans döneminden beri kök salan bu kültür, pek çok entelektüel, yazar, şair ve ressamın eserine ya ilham kaynağı ya da konu oldu. Balzac, meyhane kültürünü ‘Meyhane, halkın parlamentosudur’ diyerek özetler. Bu nedenle bitirmek istiyorlar.”
Morgül’e göre İstanbul, hiçbir şehirde olmadığı kadar deneyim ve kültür üreten bir kent
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay’ın sözlerini ilk kez bizden duyan işletmeci Karakoç, tabeladan “meyhane” sözcüğünün kaldırlacak olmasına anlam veremiyor.
Karakoç, zamlar ve pandeminin ardından bu uygulamayla işlerin bitme noktasına geleceğini düşünüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Bundan sonra bu kültür bitecek zaten. Eskiden Nevizade çok güzel bir yerdi. Belediyesi, zabıtası, mekanlarla uğraşılması, fiyatlara sürekli zam gelmesi özellikle 2012’den sonra insanları eve kapamaya başladı. Eskiden balığın fiyatını soranlar, şimdi kapıdan ‘Rakıya ne kadar yazıyorsun’ diye soruyor. Hükümet tarafında alkole karşı bir tutum var. Ama bilsinler ki meyhanede içmeseler dahi alıp evlerinde içebiliyorlar.”
Peki, bağımlılıkla mücadelede Oktay’ın dile getirdiği düzenlemenin bir faydası olur mu? Klinik psikolog Barış Gürkaş’a göre bu uygulama sadece bağımlılığın önüne geçmek için yapılıyorsa, bir bağımlının yalnızca isme bakarak bir şeyi içip içmemeye karar verdiği psikoloji literatüründe görülmemiş bir şey.
Gürkaş şöyle konuşuyor: “‘Aa, burası da X restoranı, o zaman gireyim de içeyim’ diyen birinin olacağını düşünmek bana gerçekçi gelmiyor. Eğer bağımlılıkla mücadele ise asıl gerekçe, o zaman bu noktada uçtan uca bir şeyleri değiştirmek istiyorsak, atılması gereken ilk adım önleyici sağlık hizmetleridir.”
Uzmanlara göre bağımlılar için mekan isimlerini değiştirmek yerine, psikolojik olarak destekler sunulmalı
Uzman, bağımlılar için mekan isimlerini değiştirmek yerine, psikolojik olarak bir destek verilip verilmediği noktasında yetkililerin kendilerini sorgulamaları gerektiğine de vurgu yapıyor.
Alkol ve sigara ile ilgili getirilmesi beklenen yasaklar, ilk değil. AKP hükümeti daha önce de bağımlılığın önüne geçme gerekçesiyle pek çok yasak getirdi. Bunlardan bazıları yurttaşları memnun etti. En çok kabul göreni ise kapalı alanlarda sigara içmenin yasaklanması oldu.
2013 yılından itibaren saat 22:00’den sonra Tekel bayilerinde alkol satışı sonlandırıldı. Yasağa uymayan işletmelere ağır para cezaları verildi.
Tüm bunların yanında yurttaşlar ve işletmelerin “en büyük yasak” olarak değerlendirdiği şey ise zamlar oldu. 2010’da 36 lira olan 70’lik Yeni Rakı, bugün 175 liraya satılıyor. Bunun 103 lirası ise vergi olarak devletin kasasına gidiyor.
Hükümet, Türkiye sınırları içerisinde “meyhane” sözcüğünü yasaklamak için adım atadursun, Kültür ve Turizm Bakanlığı rakıya eşlik edecek beş en iyi mezeyi seçti bile. Bakanlığın tanıtım çalışmalarını yürüten Go Turkey’nin internet sitesindeki bir makalede, “Meze sizi doyurmak için değil, rakının tadını çıkarırken ağzınızdaki tadı değiştirmek için var” dendi. Fava, mercimek köftesi, deniz börülcesi, ezme ve Çerkes tavuğunu öneren “Go Turkey”, rakı için de “aslan sütü” ifadesini kullandı.
DW